28 Ağustos 2013 Çarşamba

İSTİKLAL


                                                               


Bugün Saatlerce istiklar caddesinde oturarak,gelen geçen insanlara baktım. İçlerini görmeye çalıştım. Kimisi geçmişinde acı çekmiş, hayatını yaşayamamış,şimdi ise sokaklarda kendilerini pazarlıyorlar. Kimisi sevgilisinden kazık yemiş,kadınlara güvenmiyor ,o yüzden'de her gün başka bir kadınla olmayı tercih ediyor. ''kendi içinde intikam alıyor'' Kimisi arıyışta belki bir şey bulurum diye atmış kendini tünelin ordaki durağa,arıyor fiziksel bir güzellik.Kimisi yabancı fakat türkiyede yaşıyor. Kimiside çok yalnız, almış eline şarabını çökmüş bir kaldırım kenarına içiyor ama yıldızlara.Bazıları çok kalabalık,kimileri eğleniyor, kimileri eğlendiğini sanıyor. Kimileri hayatla sevişiyor,kimileri yıldızlarla dans ediyor,kimileri'de hayata ağlıyor.Ve benim gibiler ise sadece izliyor.
                                                                     21.08.2013 Taksim istiklar.(TÜNEL)

SON KONUŞMA

Sevgilim, bu kapıdan çıkmadan önce sana bir şey anlatmak istiyorum. Bana Bir kaç yılını verdin,şimdiise bir saatini ayırabilirsin öyle değilmi ? Bunu sana mutfakta anlatmak istiyorum. Şimdi ocağa aynı büyüklükte üç kap koyarmısın. Hayatın bu evde geçti yerini biliyorsundur. Evet hepsini suyla doldurup üçünün'de altını yak ve senden istediğim her şeyden iki tane ver. ''Havuç,yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği'' Sen şimdi merak ediyorsundur,acaba sonu nasıl bitecek diye,korkma sevgilim yine kapıyı vurup gidebileceksin. Şimdi iki havucu birinci kaba,iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koy.Şimdi sadece 20 dakika beklemek zorundasın. Evet zaman geldi,üç kabıda masaya koyarmısın! Eveeet ne görüyorsun ?Şimdi kaplarda kaynayan havuçları,yumurtaları ve kahve çekirdeklerini özenle tabaklara yerleştir. Şimdi ne görüyorsun ? Hiç düşünme canım ben açıklarım.
''Havuçlar haşlandıkca aslını kaybedip yumuşadı,yumurtalar görünüşte,baştaki gibi sert duruyorlar ama işleri katılaşmış,Kahve taneleri ise olduğu gibi sert duruyorlar, baştan neyseler sonunda da öyleler. '' Bu değil tabi asıl anlatıcağım. ''evlilik aşk,şefkat,birlikte olmaktır.Aşksız bir evlilik her iki eş'de şu gördüğün havuçlar gibi bir birlerini tüketirler,eskitirler,pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise,eşler bir birlerine ne kadar tahammül etselerde şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar. Ve aşkında,şefkatinde olduğu bir evlilikte ise,şartlar ne olursa olsun eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi bir birlerinin yanında kalırlar.Kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve taneleri tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi,onlarda bir biriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.'' Yine yanıldın asıl anlatacağım bu değildi. Kapların içinde sulara bakalım. '' Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak.. İkisinin de bir tadı yok''.Bana ordan bir fincan getirebilirmisin ? Evet şimdi kahve çekirdeklerinçıkardığı kaptaki suyu fincana boşalt. Mis gibi taze kahve kokuyor.''İçmek istersin her halde ?'' Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin,paylaştığı yuva işte böyle olur. Mis gibi,temiz ve huzur verici. Sevgilim kahve taneleri gibi olabileceğin bir hayat geçirmeni dilerim. Biz yapamadık Biz demin saydığım yumurtalardandık. Şimdi ayaklarını vura vura gidebilirsin.

FARKLILAŞMAK

 

     FARKLILAŞMAK


Yabancı tenlere dokunmak. Farklı dudaklarda farklı hazlar almak.Farklı kokular ve farklı renkler.Yabancı sesler,farklı muhabbetler ne bileyim,bir sürü farklı düşünceler.Rengarenk bakışlar,ön yargılı duyumlar ve sıkıcı konuşmalar. Eğlenceli insanlar ve farklı kalemlerde okuyan insanlar.Kendini farklı görenler,arıyışta olanlar. Ne garip biz bir ''sürüyken'' ayrı yollarda yürüyoruz. Hayat bazılarımza sıkıcı ve tabiki bazılarımıza çok eğlenceli aslında bu bizim elimizde olan bir şey Şimdi bugün siz ne yaptınız?Yeni bir insanla tanıştınızmı ? Hadi durmayalım bugün tanışalım.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Hüzün





Hüzün


Jennifer o eskimiş,rengi solmuş kırmızı mantosunu giymişti. Siyah renkli postallarını giydikten sonra apartmannın merdivenlerinden sakince indi. Ne zaman o kırmızı mantosunu giyse geçmişi gelirdi aklına, hüzünlenirdi. Bir an düşündükten sonra çıktı,hava soğuk ve pusluydu. Ellerini cebine koyup yere bakarak ilerledi kalabalıktan. Biraz yürüdükten sonra sokağın sonunda birşey dikkatini çekti; tatlı bir tabela. Jennifer severdi böyle varoş yerleri. Ayakkabılarını paspasa sildikten sonra içeriye girdi. Cam kenarında bir masaya geçip mantosunun cebinden çıkardığı sigarasını kibritle yaktı. Sigarasından bir duman alıp kafasını kaldırıp dumanı üfledi. Buğlanmış camdan dışarı bakıyor ve kendini gelen geçenlerin yerine koyuyordu. Ama yine mutlu olamıyordu. O karanlık geçmiş asla peşini bırakmayacaktı. Halen içinde yarattığı uçsuz buçaksız denizde çırpınıyor; tutacağı bir dal arıyordu. Yüzeye çıkmak dinlenmek ve huzura kavuşmak istiyordu. Ama biliyordu ki; her yanlış hareketi nefes almasını engelliyordu. Kapı sesiyle irkilip, kapıya baktığında artık vakti geldiğini anladı. Masaya bozukluk bırakıp sessizce dışarıya çıktı.



6 Ağustos 2013 Salı

BİR BAVUL BİR KAÇ KERE AÇILMAZ.

Yine bir gece ve yine baş başayım kendimle, işte yine seni bulup kaybettiğim yerdeyim. Hangisi daha zor yada hangisi daha acı ? Gerçekten gitmelimiydin ,yoksa yanımda kalıp savaşmalı mıydın ? Kapanmalımı  artık gözlerim yada sonsuz karanlıkta tek başıma yürümeye devam etmeliyim, aslında ardıma bile bakmamalıyım , parçalamalıyım uğruna ölebileceğim değerleri,sevgileri ,tüm zamanları. O değilde nasıl yüceltmişim seni gözümde ve  tutup kollarından indirmeliyim olduğun yerden. Bazı şeyleri kabullendiğimi görüyorum yada sadece rol yapıyorum ve belkide yaptığım role bende inanmaya çalışıyorum Neydi ters giden ,neydiki kavgalarımız,tartışmalarımız ? Bilemiyorum herşey çok garip,birşey ters gidiyordu onun sevgisimi azdı yoksa benimkimi azdı ? Herneyse bugünde geçti gitti biraz yağmur biraz güneş aynı benim duygularım gibi,sen gitmeliydin zaten bense ; gitme demekten öteye gitmemeliydim öyle ya gitmesemde dinlemezdin. Oyunumuz bitti kayıbız birbirimize.. Geceler titrek elerime bulaşıyor. Her sabah giden ''ay''a el sallıyorum.Gözlerimi yumuyorum ve sen sandığım bütün hayellerimi siliyorum. Ruhumun dallarında yedi veren günler eskitiyorum. Dünlerime tuz basıp, beş para etmez yarınlara gözlerimi açıyorum. O değilde ben tüm sevgimi kulağına fısıldamıştım. Dedim ya kayıbız birbirimize.. Bir varmış bir yokmuş  diye başlayan masallardan biriydik biz, şimdi ise derin bir uykudan başka uykulara dalmaya gittik. Az gitsek ,uz gitsek deretepe düz gitsek  sabah olsa güneş bize doğsa fakat ayrı evlerde,ayrı insanla, ayrı bedenlerde. Bitti  aşk sandığımız masal..

İŞTE ÖYLE

 Zaman çok fazla ilerlemişti aramızda,bir merhaba ile tanışmıştık. Koyu bir soğbete dalmıştık.Yaşamdan söz edip,aynı şeyleri sevmiştik yol bitene kadar aynı trenin yolcularıydık fakat duraklarımız farklıydı. Ben seni çok geç buldum ve çok çabuk kaybettim. Aslında birbirimize açtık,yakınlaşmıştık sadece küçük bir rüzgar beni senden almıştı.. Zamanlar kalleş,manzaralar hüzünlü..
Geşmişi arkamda bırakmıştım ve tüm geçmişi gösteren çerçeveleri atmıştım. Şuanda yanında olup sana sımsıkı sarılmak isterdim ama bizim ilişkimiz ''Aşk'dan ibaret değildi öyle değilmi ? biz böyle anlaşmıştık. Ben sadece oyun bozanlık yaptım ve sana aşık oldum, biliyorum çok kızıcaksın bana ama affet işte beni :(  Seni uzakta çok seven bir kadın olduğunu unutma, böyle açmış kollarını seni bekleyen ama bunu belli etmeyen.  Evet bedenin bunu kabullenir fakat ruhun bunu asla kabul etmez biliyorum. Çünkü aradğın ben değilim anılarımıza iyi bak olurmu...

4 Ağustos 2013 Pazar

BEKLEMEK

   Hani bazen olurya , dışarıya çıkıp o her zaman beklediğin koca yürekli adamla karşılaşmak istersin, bazen nedensiz bazen nedenli.  Gözlerini kapatırsın onu yüreğinde hissetmeye çalışırsın, karnına ağrılar girer,kalbin duracakmış gibi hissedersin fakat gözlerini açtığında o karşında değildir. Gözlerin dolar biran dalıverirsin yakınında duran bir objeye, senden habersiz yaşların dökülür gözlerinden ,boğazın yanar,ağzın kurur ayağa kalkmak istersin ama kalkamazsın sanki sen koca bir devin avucunun  içindeymiş gibi hissedersin. Dünyada küçücük kalırsın sen bile kendini göremezsin  gözyaşların bile senden büyüktür.Kafanı yastığa koyarsın uyuya kalırsın, gecenin bir yarısı kalkıp aynaya  bakarsın gözlerin pancar gibi kırmızı ,balon gibi şiştir. Bir daha yatağına girdiğinde uyanmamak istersin, çünkü sabah uyandığında onu yine bekliceksin ve o yine gelmicek bunu bile bile uyanırsın. Günler böyle geçerken beklemekten vazgeçersin, tam bitti derken '' Geciktim özür dilerim '' der ve senin o kendi ellerinle ördüğün duvarı küçük bir gülümseme ile yıkar. Bilirsin yine gideceğini ve  bir daha duvar öreciğini ama hiç üşenmezsin tekrar tekrar seversin,okşarsın,oynarsın... Ama bir gün sen gidersin o kalır geride ama o seni beklemez. Eğer bir kadın vazgeçmişse emin olun erkekte vazgeçmiştir.

BENCİLLİK


Peki niye pembe gözlüğümüzü takıpta dolaşmıyoruz?
Sarhoş olmaktanmı çekiniyoruz yoksa ayık kalmaktan mı ?
Evet biraz aptalaştırıyor pembe gözlük ama
Herşeye pozitif bakıyorsun gülüyorsun eğleniyorsun

Sonra birden şimşek çakıyor ve yalnızsın.
Hayat sadece aşktan,sevgiden ibaret değildir unutma!
Hayatın gerçekleri de var.niye düşünmüyoruz?
Dünyanın bir tarafında aç sususz ayakabısı olmayan binlerce insanlar, çocuklar var!
Biz burda yerken içerken hergün başka ayakabı giysi giyerken başımızı  sokcak bir evmiz varken niye mutsusuz?
Niye yemeğimizi yedikten sonra ALLAH olmayanlarada versin demiyoruz?
Biz benciliz hiçbir zaman memnun olmadık hep bir üstünü büyüğünü istedik niye?

Dışarıda üstü başı yırtık birisini görünce niye gülüyoruz?
Düşünün belki önceden güzel bir ailesi vardı yediği önünde yemedği arkasında niye bu hale gelmiş peki? Düşündünüzmü onlarıda?Niye kapımızın önüne bir tas su koyupta hayvanlarımza yardımcı olmuyorsuz?Sevmesek bile uzaktan yardım etsek!Onlarda bir canlı onlarında hakkı var yemeye içmeye..

Biz benciliz!zavallı insanlarız.Biz sadece kendimizi düşünürüz.